Bir süredir evden çalıştıktan sonra iş yerine dönüşle birlikte, tekrar tüm gün çalışmanın nasıl olacağı ve aylardır kendimize oluşturduğumuz konfor alanından nasıl çıkacağımızın tedirginliğini yaşıyoruz bir yandan. Bir günden diğer güne, kendimizden eski performansımızı göstermeyi ya da tıpkı bir araba gibi 0’dan 100’e çıkmayı beklemek gerçekçi olmayabilir. Neticede, insanın makineden temel farkı, birçok değişik faktörden etkilenebiliyor olmasıdır.
Bir çiçeğe su döktüğümüzde toprak alabileceği kadar suyu çeker ve artan su saksıdan dökülür. Bunu önlemenin yolu saksıyı büyütmek ya da su miktarını azaltmaktır. Biz de aynı anda kaldırabileceğimizden daha çok veri ile karşılaştığımızda kendimizi kilitlenmiş halde bulabiliriz. Herkesin söz birliği yapmış gibi gönderdiği mailler, susmadan çalan telefon ve bitmek bilmeyen toplantılar içinden çıkılamazmış gibi gelebilir.
Engin Geçtan’ın İnsan Olmak isimli kitabında belirttiği gibi; evde aynı anda televizyon, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırın çalışırken; üstüne klimaları açmak sigortaların atmasına neden olur. Beynimiz de aynı şekilde, aşırı yüklenmeden dolayı bazen kendini dışarıya kapatır ve kilitlenir. Aşırı yüklenme genelde az kaynakla veya kısıtlı zamanda çok iş yapmaya çalıştığımızda meydana gelir.
Aşırı yüklenme günlük hayatta yer eden televizyon, sosyal medya ve diğer etkenlerin yanında bir de dış değişkenler tarafından tetiklenir. Bu özellikle hayatımızdaki olaylar her zamanki alışıldık seyrinde ilerlemiyorsa ve sürekli değişim söz konusuysa artar. Bilinmeyen ve ani değişenlerin olduğu durumlarda hep tetikte olduğumuz için beynimiz daha fazla çaba sarf eder. Aşırı yüklenme iki şekilde görülebilir; ani yüklenme ve aşamalı yüklenme. Aşamalı yüklenme bazen faydalı olsa da, ani yüklenmede olduğu gibi sürekli fazla uyaranlara maruz kalmak tükenmişlik, depresyon gibi ciddi sorunlara yol açar.
Yazıyı okuduğunuz anda bir yandan da aklınızda 3025 sayısından 14 çıkartarak sıfıra kadar saymanızı istesem bu hafif de olsa ani yüklenmeye neden olabilir. Fakat sorunun sayılarını değiştirip tekrar sorduğumda aşamalı yüklenme meydana gelir. Aşamalı yüklenme özellikle spor psikolojisinde kullanılan, spor performansını artıran ve zihinsel hazırlık teknikleridir. Ani yüklenme ise istenmeyen bir durumdur ve verilen tepkiler özellikle ani karar gerektiren zamanlarda kritik rol oynar.
İnsanı makineden ayıran en önemli özelliklerden biri sürekli olarak optimal seviyede performans sergileyemiyor olmasıdır. Bu nedenle, insanı hatasız veya her durumda ideal performans gösterir hale getirmeyi amaçlamak yerine, sorunlar karşısında oluşabilecek riskleri minimuma indirmeyi hedeflemek daha doğru olur.
İnsanı hatasız veya her durumda ideal performans gösterir hale getirmeyi amaçlamak yerine, sorunlar karşısında oluşabilecek riskleri minimuma indirmeyi hedeflemek daha doğru olur.
Aşırı yüklenmenin yol açtığı ‘bilişsel kilitlenme’, bir göreve fazla odaklanmaktan alternatifi veya asıl problemi göremeyip, hata yapma ihtimalini arttırdığı gibi; yanlış karar verme, problem çözme, plan yapma ve çevremizde olanlara karşı farkındalığımızı da etkiler. Bilişsel kilitlenme esnasında sanki zihnimiz donup kalmış gibi hissederiz. Zihinsel performansın özellikle önemli olduğu askeri ve havacılık gibi alanlarda yapılan araştırmalar, pilotların stresli ve normal olmayan durumlarla karşılaştıklarında iki tepki verdiğini gösteriyor. Bunlardan biri, istenen tepki; probleme odaklanıp, durumu anlayıp, bir bir yandan da diğer görevlerinin bilincinde olup ve dikkatini birden fazla yere yöneltebilmek. İkinci tepki ise stres yaratan probleme aşırı odaklanıp, uyaran öncesi görevlerine zamanında geri dönememek (Kochan, 2004). Zihnin kilitlenmesi hızlı görevler arası geçişi engellediği için özellikle karar verme yetisini iyi kullanabiliyor olmanın aşırı yüklenme nedeniyle oluşan bilişsel kilitlenmenin önüne geçtiği gözlemlendi. Bu doğrultuda, özellikle kokpit gibi sürekli dikkat gerektiren, birden fazla uyaranın olduğu yoğun çalışma ortamında aşırı yüklenmenin önüne geçecek yetileri geliştirmek önemli.
Havacılıkta bilişsel kilitlenmenin oluşturduğu riske örnek olarak Eastern Havayollarının 401 numaralı uçuşu gösterilebilir. 29 Aralık 1972 tarihinde, N310EA kuyruk numaralı, Lockheed L-1011-1 Tristar tipi uçak New York'dan yola çıktıktan sonra ve Miami Havalimanına doğru alçalırken uçuş ekibi beklenmedik bir olayla karşılaştı. Yayınlanan kaza raporunda belirtildiği üzere, ekip uçuşun son dört dakikasında yanan hatalı ön iniş takımı göstergelerinden dolayı, inişi iptal etme kararı aldı. Yanlış alarm veren iniş takımı hatasına fikse olmuş üç pilot, bu sırada görevler arası geçiş yapıp, dikkatlerini uçuş enstrümanlarına odaklanmada zorluk yaşadıkları için üç ekip üyesi de uçağın irtifa kaybettiğini tüm sinyallere rağmen fark etmediler ve kaza sonucunda uçakta bulunan yüz kişi hayatini kaybetti.
Acil durumda aşırı yüklenmenin profesyonel bir şekilde yönetildiği bir örneği, 17 Nisan 2018'de New York'dan LaGuardia Havalimanına giden Boeing 737-700 tipli Southwest 1380 uçuşunda görebiliriz. Havada sol türbin motorunun parçalanıp, kabin camını kırmasıyla ortaya çıkan acil durumda hızla kontrolü eline alan kaptan pilotun kule ile konuşmalarında ses tonundaki kararlılığı ve soğukkanlılığı duyuluyor. Kaptan Tammie Jo Shults parçalanan motor ve kırılan camdan dolayı bir yolcunun ölümüne neden olan kırımın şoku ve oluşturduğu aşırı yüklenme karşısında psikolojik sağlamlığını ve karar verme yetisini koruyabilmiş bir şekilde kuledeki görevlilerle konuşup, alternatif iniş havalimanı isteğini dile getiriyor. Kokpitteki yüksek sesten dolayı birbirleriyle işaret diliyle iletişim kurmak zorunda kalan pilotların yaşadıkları durumu sakin kalarak analiz ettiği, problemi algıladıktan sonra ise semptomlara cevap verip, görevine odaklandığını, bir yandan da ekip çalışması ve iletişimi iyi yönettiğini görüyoruz. Eski Amerika Deniz Kuvvetleri pilotu olan Shults, verdiği röportajda olayı birden fazla duyusuyla (kokpitten gelen ses, koku v.b.) detaylı bir şekilde hatırlaması, aşırı yüklenme sırasında durumsal farkındalığının yüksekliğini gösteriyor.
Bu tür durumlarda teknik becerilerin yanında karar verme gibi teknik olmayan yetenekler geliştirmek zihnin kilitlenmesi gibi stres tepkilerinin önüne geçmek için önemlidir. Psikolojide görevler arası geçiş (task switching) olarak adlandırılan, dikkati birden fazla göreve ve farklı yerlere yönlendirebilmek bunlardan biri. Bunun için birçok değişik teknik mevcut, Avrupa’da çeşitli havayolları spor psikolojisinde de yer alan, zihinsel hazırlık metotları kullanıyorlar. Sıfırla, gözlemle ve onayla aşamalarından oluşan bu eğitimde beklenmedik ve ani stres faktörlerine karşı pilotun üç ile dört saniye nefes teknikleri ile rahatlaması, olaya sakince bakıp, problemin etkenlerini değerlendirip böylece durumsal farkındalığını koruması sağlanıyor, sonrasında ekip ile iletişim kurup, ortak bir karara ulaşılması gibi metotlar yer alıyor. Bu eğitimler sonrası Hollandalı bir havayolu şirketinin ekipleri tarafından yapılan geri bildirimde, özellikle sıfırlama metodunun uçuşlarda kuş çarpması ve kalkış sonrası meydana gelen hatalarda çözüm geliştirme ve durumu kontrol etmede işe yaradığı bildirildi.
Pilot ve sporcularda uygulanan bu teknik aslında günlük hayata da kolayca entegre edilebilecek bir yöntem. Her şeyin üstümüze geldiği ve artık yapamadığımızı hissettiğimiz zaman, derin nefes alıp, birkaç saniye sakinleşip, kaslarımızın gevşemesini sağlayabiliriz. Sonrasında bulunduğumuz durumun farkında olup, gözlemlemek, çözüm yollarına odaklanmak ve mümkünse bunu biriyle konuşmak bir sonraki adımımıza karar için vermek yardımcı olabilir.
Bu yöntemin yanında aşırı yüklenmeye karşı uygulanabilecek ve bizi de iş yerine dönmeye zihinsel olarak hazırlayacak diğer çözümler arasında;
Ön hazırlık: Unuttuğunuzu düşündüğünüz konuların tekrar üstünden geçmek, eski notlarınızı okumak özellikle işe dönüş sürecini kolaylaştırabilir.
Plan yapmak: Günlük bir yapılacaklar listesi oluşturmak ilk etapta kendinizi içinde bulunduğunuz kargaşa hissini azaltmaya yardım eder. Yapılacak işleri önümüzde görmemiz kontrol duygusu sağlamaya yardımcı olur.
İş arkadaşlıkları: Sosyal varlıklar olarak çalıştığımız takım ile ortak değerler oluşturmak ve iletişim kurmak bizi bir araya getirir. Hepimizin ortak süreçlerden geçtiği bu dönemde bazen ‘havadan, sudan’ konuşmayı hafife almamak gerekir. En kısa iletişim ve yakınlık göstergesi bile kaygılarımızı paylaşmak, birbirimizi anlamak ve tamamlamak için yeterlidir.
Dinlenmek: Yorgunluk ve yüksek stres seviyesi de aşırı yüklenme riskini artırır. Ne kadar yorgun ve stresli olursak beynimizin kilitlenme ve rasyonel düşünememe ihtimali o kadar fazla olur.
Tekrar işe alışma süreciyle birlikte aşırı yüklenmeye ve zihnin kilitlenmesine daha açık olabiliriz. Özellikle dikkatimizin aynı anda birden fazla görevde olması, uzun süreli bilgi, farklı uyarıcılara maruz kalma ve sürekli tetikte olmanın gerektiği bir iş aşırı yüklenme riskini artırabilir. Bu yüzden eski alışkanlıklarımıza anında dönmeyi beklemek yerine, tekrar alışmak için kendimize zaman tanımalıyız.
Referanslar:
Geçtan, E. (2020) İnsan Olmak (19.Basim). Metis Yayınları.Meij, G. (2004).
Sticking to plans : capacity limitation or decision-making bias?, (P14) (PhD thesis). Faculty of Social and Behavioural Sciences (FMG), Psychology Research Institute, Universiteit van Amsterdam.
Kochan, J. A., Breiter, E. G., Jentsch, F. (2004). Surprise and unexpectedness in flying: Database reviews and analyses. In Proceedings of the Human Factors and Ergonomics Society 48th Annual Meeting (pp. 335–339). Santa Monica, CA: Human Factors and Ergonomics Society.
NTSB Eastern Airlines Aircraft Accidents Report, 1973. https://lessonslearned.faa.gov/L1011Everglades/Eastern%20401%20ntsb%20report.pdf
Comments