Sihirli bir asan olsa neyi değiştirmek isterdin?
Bu soruya genelde insanlar "kendime daha çok güvenmek isterdim", "daha yetenekli olmak isterdim" ya da "daha girişken olmak isterdim" gibi cevaplar verir. Arkadaşlarınla konuşurken bile biri hakkında “o özgüven bende olsaydı...” diye başlayan cümleleri eminim sen de kurmuşsundur.
Psikoterapistler için olan yurtdışında katıldığım bilişsel davranış bazlı terapi kurslarından birinde, başında bir alıştırma yapmamız istendi. Herkes kendi hakkında kimsenin bilmediği negatif bir düşüncesini bir not kağıdına yazıp kendi üstüne yapıştıracaktı ve herkes birbirinin yazdığını hiç konuşmadan okuyacaktı. O gün gördüklerim beni çok şaşırtmıştı; 20 yıldan fazla terapi deneyimi olan, kendinden emin duran terapistten, kendine güveni sarsılmaz görünen güzel sınıf arkadaşıma kadar herkes aynı kötü düşünceler tarafından kemiriliyordu: Yetersizlik korkusu ve güven eksikliği düşüncesi.
Peki kendine güvenin olmadığını ve yetersiz olduğunu kim iddia ediyor? İnsanların seni yargılayacağını, redd edileceğini, başarısız olduğunu, yeteneksiz olduğunu kim söylüyor?
Sen!
Unutma kendine anlattığın tüm bunlar sadece senin görüşün, kendi yorumundan ibaret düşünceler. Hiç bir zaman doğruluğu kesin kabul edilemeyecek inançlar.
Güvensizlik duygusu yaşamın her alanında bizi rahatsız ettiği gibi sadece belli alanlarında da ortaya çıkabilir. Kendine futbolda güvenen bir sporcu, yazı yazma alanında eksik görebilir. Ekonomi, finans gibi konularda ileri seviyede güveni olan yönetici de insan ilişkileri veya takım çalışmaları konusunda eksik olabilir. Kısacası herkesin kendini geliştirmesi gereken bir alan vardır ve yaşamın en güzel yönü de zaten sürekli değişim ve öğrenme olanağının olmasıdır. Her gün güneşin doğuşuyla gelişim için yeni bir fırsat başlar, her gün yapabileceğimizin en iyisini yapmak için yeniden bir şans tanınır. O 24 saatti nasıl kullanacağın sana kalmış. Olumsuz düşünceler tarafından kemirilmek mi yoksa olumsuz bulduğumuz yanlarımızı geliştirirken güçlü yönlerimizi kullanmak mı?
Genelde utanan, güven sorunu yaşayanlar insanların hep onları yargıladıklarını, eleştirdiklerini düşünürler. Sosyal ortamlarda herkesin onları incelediklerinden çekinip, kendilerini hep kontrol altında tutmaya çalışırlar. Oysa orada kendilerini eleştiren, hakkında kötü düşünen ve arkasından konuşan tek bir kişi var. Bil bakalım diğer insanların konuşmaktan, incelemekten en çok hoşlandığı konu ne? Kendileri!
Bu güvensiz ve olumsuz algımız etrafımızdakilerden çok kendimize odaklanmamıza ve herşeyi aklımızda kurgulayıp, yaşamamıza neden olur. Halbuki kabuğumuzdan çıkıp dünyaya, sosyologların “alan perspektifi” adını verdikleri olguya odaklanmak çok daha mutluluk verir. Diğer insanların hakkımızdaki düşünceleri sadece kendi düşüncelerimiz izin verdikçe rahatsızlık verir.
Kısacası, düşündüğün her şeye inanma, olaylar bazen aklında tasarladığın kadar olumsuz değiller. Ve unutma cesaret korkmamak değil tüm korkulara ve olumsuz düşüncelere rağmen yapmaktır. O zaman sihirli bir asayı bekleme çünkü her şey senin elinde tüm “ama”lara karşı “rağmen” diyebilirsen ve hedefinden gözünü ayırmazsan korku stratejini bozamaz.
Comments